27 Mayıs 2012 Pazar

İKİ KADININ KESİŞEN HAYATLARI







     Aslı Sedat ile aynı hastanede çalışıyordu. Aslı yenidoğan bölümünde hemşire,
Sedat ise kadın doğum doktoruydu.Önce iki iyi arkadaş,sonra sevgili oldular ve
evlendiler.Düğün hediyesi olarak Sedatın ailesi onlara ufak şirin bir ev,
Aslının ailesi ise bir araba almıştı.Önceleri herşey çok güzeldi,birbirlerini
çok seviyorlardı.Aralarında çok güzel bir uyum yakalamışlar, Sedat ev işlerinde
Aslıya yardımcı oluyor böylelikle kendilerine, birbirlerine ve arkadaşlarına zaman
ayırabiliyorlardı.Taaki Aslının hamile kalıp hamileliğinin üçüncü ayında bebeğini
kaybetmesine kadar.Bu ikisi içinde yıkım olmuştu ama ençokda Aslı için.Aslı birsüre
sonra hastanedeki işinden istifa etmiş ve biraz dinlenip, yaşadığı kötü şeyleri
unutabilmek için ailesinin Antalyadaki yazlığına gitmişti.O yaz Aslı Antalyada
günlerini plajda,kitap okuyarak,yürüyüş yaparak kısaca ailesiyle,Sedat ise İstanbulda
gündüz hastanede çalışarak, akşamlarıda bekar arkadaşları ile gezerek geçiriyordu.İkiside
kendi tercihleri doğrultusunda yaşadıkları kötü şeyleri unutmaya, yaralarını sarmaya
çalışıyordu fakat neyazık ki bu süreç ikisini birbirinden uzaklaştırmış,yabancılaştırmıştı.
     Herkezin hayatında birbirinden farklı yada benzer dönüm noktaları vardır.İz bırakan,
unutulmayan,hayatının yönünü etkileyen , değiştiren.Aslının hayatının belkide en önemli
dönüm noktası bu iki olaydı.Nekadar olmuştu evleneli aslında bunun  hiçde önemi yoktu.
Önemli olan birlikteliklerini tüketmiş olmalarıydı.O kış boşandılar.
     Aslı o sabah kahvesini içerken iş ilanlarına bakıyordu ki hayatının bir diğer dönüm
noktasına neden olacak o ilanı gördü.'' Kanser hastasının tedavi ve bakımını üstlenecek
yatılı hemşire aranıyor''Aslı çok fazla düşünmeden numarayı aradı ve görüşmek için randevu aldı.



     Albatros anaç bir kadın gibi sırtını ormana dayamış,ayaklarını denize uzatmış büyük ama sade
en önemlisi hayat dolu  bir çiftlikti.İçinde iki tripleks villa,bir yüzme havuzu,iki ahır,iki kümes,
köpek kulübeleri,ufak bir at koşu alanı,çeşitli meyva ağaçları ve sebze bahçesi ile ufak bir köy gibiydi.
Villalardan birinde Sevin,kızı Rojin,kızkardeşi Berfin ve kızkardeşinin oğlu Batu ,İkinci villada ise
çiftliğin altı çalışanı yaşıyordu.Sevin ile Berfin veterinerdi ve bu çiftlik hem evleri hem işyerleriydi.
Veterinerliğin yanı sıra pansiyon hizmetide verdikleri çiftlikte iki at,iki inek,iki koyun,dört bekçi
köpeği,iki arı kovanı, birkaç tavuk ve horoz vardı.
     Sevin kanser hastasıydı.Kemoterapi tedavisi görmesi gerekiyordu.Ama ailesindende, çiftliktende ayrılmak
istemiyordu bu nedenle Sevin ile Berfin Öncelikle tedavisini evde olabilmesi için bu işin uzmanı bir hemşire
tutmaya karar verdiler daha sonra ise Sevinin yatağını alt kattaki çalışma odasına taşıttılar.Böylelikle Sevin
yattığı yerde hem çiftlik ve hasta dosyalarına, hem tüm çiftlik yaşayanlarına yakın olacak burada biryandan
dinlenirken biryandan aksatmadan işleri yürütebilecekti .İsterse herşeye ve herkeze yakın,isterse herkezden
ve herşeyden uzak olacaktı.Herşeye rağmen hayat devan ediyordu ve etmeliydide.

     Çiftlikte günler çok yoğun ama keyifli geçiyordu.Özellikle ilkbahahar ve yaz aylarında pansiyonda kalan
köpekler gelince işler dahada yoğunlaşıyor ama herkezin işi belli olmasına rağmen tüm çalışanlar işlerinden
fırsat buldukça birbirlerine yardım ediyorlardı.Çünkü bu çiftlikte yaşayan tüm insanlar aslında kocaman bir
aileydi ve engüzelide bu büyük  aile hiç yadırgamaksızın Aslıyıda içine almıştı...


Yazan:
Elif Temel  




 
   

21 Mayıs 2012 Pazartesi

ATATÜRK 'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Üniversiteli Gençler tarafından Gençliğe Hitabe için yapılan  video .
Gerçekten çok güzel.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

HABERLER . HABERLER.HABERLEEER...
















Öncelikle '' bal köpüğü tasarım ' a '' teşekkür etmek istiyorum.Onun sayesinde hatırladığım örgü bilekliklerden yapmaya başladım.Ailemizde iki gençkız adayı , iki çocuk var ki benim hedefim hepsine enaz ikişer tane yapmak.( not : benim sadece bir kızım var )

Havadurumu:
Çerkezköyde dünden beri sıkıntılı,kasvetli,gri,zaman zaman ağlamaklı,arasıra homurdayan  bir hava var.

15 Mayıs 2012 Salı

HANGİ MEVSİMDEYİZ AKLIM KARIŞTI ?



Bence İlkbahar Sonbahar takllidi yapıyor yada ona özendi.
Bu şarkıyı çok seviyorum ve bugünün havasına çok uygun

14 Mayıs 2012 Pazartesi

ŞİDDETİN - ANARŞİNİN HER TÜRLÜSÜNE HAYIR









NEDEN BAZI .....LAR BUKADAR HAZIMSIZ ( .... ÇÜNKÜ HİÇBİR CANLIYA HAKARET ETMEK İSTEMİYORUM ) . NEDEN YENMEK KADAR YENİLMENİNDE DOĞAL OLDUĞUNU BUNU SAKİNCE VEDE OLGUNLUKLA KABULLENMEK GEREKTİĞİNİ BİLEMİYORLAR.
NEDİR BU ÖFKE,ŞİDDET,YAKIP-YIKMA MERAKI.
DUYGULARINI ,ÜZÜNTÜLERİNİ HATTA SEVİNÇLERİNİ BİLE İNSANCA YAŞAMAYI NEDEN BİLEMİYORLAR.
ANLIYAMIYORUM.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

ŞAMPİYON GALATASARAY


ANNE




Benim annem bir melek değil ama  ben zaten  hiçbirzaman onun bir melek olmasını istemedim.Benim için önemli olan yanımda olması ,elimi tutması.Benim 
annem kendince hep benim yanımdaydı ve elimi nerdeyse hiç bırakmadı.


Bende anneyim , melek olduğumu düşünmüyorum.
Ama kızımı çok seviyorum ve enbüyük hedefin mümkün olduğunca uzun seneler  onun yanında olmak,elini tutmak.


Zaten bence melekler sadece masallarda olur, olmalıda.Çünkü annelerde doğrularıyla-yanlışlarıyla,
zayıflıklarıyla-gücleriyle,zaaflarıyla-azimlilikleriyle belkide duyguları en güçlü insanlar.


Tüm annelerin vede anne adaylarının anneler günü kutlu vede mutlu olsun.Kucaklar dolusu sevgiler.

TÜM ANNELERİN ANNELER GÜNÜ KUTLU VEDE MUTLU OLSUN

Ağladığımı kimseye söyleme anne

Onlar beni güçlü biliyor

...Onlar beni en zor günümde bile ayakta biliyor

Ben aslında geçirdiğim her günün akşamı evde ağlarken

Onlar benim içimin sızladığını, yüreğimin yandığını bilmiyor...

Ağladığımı kimseye söyleme anne

Onlar beni kral biliyor

Onlar beni kızdım mı, dünyayı yakacak insan biliyor

Ben aslında onun gözlerine bakmaya bile kıyamazken,

Onlar benim üzüleceğimi tahmin bile etmiyor...

Ağladığımı kimseye söyleme anne

Onlar beni ağlamaz biliyor

Onlar beni... Üzüldüm mü bulunduğum şehri bulutlar kaplar biliyor

Ben aslında odama kapanıp sitem duygusuyla bir köşeye sinerken

Onlar beni hiçbir şeyin sarsacağını akıllarının ucundan bile geçirmiyor

Ağladığımı kimseye söyleme anne

Onlar bunu hiç bilmiyor

Onlar için ben en sağlam köprülerden daha sıkı bağlıydım hayata

Ben aslında ölümle yaşam arasında ki ince çizgide bir o yana bir bu yana giderken

Onlar hala benim için hayatın büyük bir kırıklığı olduğunu bilmiyor.

11 Mayıs 2012 Cuma

İSTANBUL ( Elif Temel )



  •  
  • İstanbul
  • Sevdiğim insanların şehri 
  • Tanıdığım herkez sende
  • Aradığım heryer,herşey sende
  • Nefret etsemde kargaşandan
  • Bezdirsede gürültün,trafiğin
  • Uslanmaz bir tiryaki gibi
  • Lanetli gibi biryanım hep sana bağlı.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

SEVGİNİN GÜCÜ

İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı… 

Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.

Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.

Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.

Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.

Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.

-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.

Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.

Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.

Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.

-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.

Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:

-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.

Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.

Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:

-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.

Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:

-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.

Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:

-Devam et oğlum- dedi.

-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.

Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.

Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.

Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.


Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.

Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.

Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.






'' * Ergenlik dönemindeki bir kız çocuğu genç bir fidan gibi hergün yeni bir sürgün verir.Günün birinde yetişkin bir insan olduğunda taşıyacağı farklı özelliklerden hergün yeni biri çiçeklenir dallarında''.
'' ** Çocukların duygularına yön verip,desteklemek yorucudur.''
'' *** Ağaçlar toprağa nasıl acı verdikçe büyüyorsa , çocuklarda aynı ağaçlar gibi büyürler.''( Krıstın Hannah - Ateşböceği Yolu )

Gelecekte kızım ile yaşayacağım sorumları,anlaşmazlıkları ve onun yapacaklarını düşünüyor , gelecekten gelen caresizliğimin ayak seslerine şimdilik biraz asabi,biraz kaygılı,birazda meraklı gülüyorum.

8 Mayıs 2012 Salı

   
     Kızım nezaman büyüdü bilemiyorum?Bu sabah bana okuldan yanlız yürüyerek  dönebileceğini söyledi.Oysa doğduğu gün bugün gibi aklımda ama aradaki sancılı,mutlu-mutsuz,anlaşarak-anlaşamayarak, ....geçen günler sanki bir kalp atımlığı kadardı koca bir ömür ve küçük bir an...
      Kızım doğduğunda küçücüktü kilosu 2.300 , boyu 45 cm di.Hatırlıyorumda onu emzirmem için ilk kucağıma verdiklerinde onu inciteceğim diye çok korkmuştum ki bu korkum birsüre devam etmişti vede ilkzamanlar aldığımız herşey büyük gelmişti.
     Öyle tatlı-öyle tatsız ama öyle savunmasız vede muhtaçtıki gün geldi içimi ısıttı güngeldi içimi ürpertti ama işte şimdi 9 yaşında kilosu 33, boyu 1.34 ve hedefi  benim boyuma ulaşmak hatta geçmek,rakibi benim.
 

     

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Şems-i Tebrizi
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi,
güzel bir dostu herkes ister.
Önemli olan gülü dikeniyle,
geceyi gizemiyle,
dostu tüm derdiyle sevebilmektir.

1 Mayıs 2012 Salı

     



KÖTÜ BİR TECRÜBE, GÜZEL BİR DOST...


  
      Rojin kanser hastasıydı ve kemoterapi tedavisi görüyordu.İkinci kür tedaviden geldiği günde eve gelir  gelmez hemen duşa girdi.Hastanenin o bildik ilaç kokusu sanki üstüne sinmişti ve bundan kurtulmalı rahatlamalıydı.Biran saçlarını yıkarken saçlarının tutum tutum elinde kaldığını farketti, önce şaşırdı,biraz hayalkırıklığı yaşadı,üzüldü. Oysaki güya kendini buna hazırlamıştı,saçlarının dökülebileceğini biliyordu,hatta annesi ile konuşmuş ne yapacağına  karar bile vermişti.Ama anladıki bazı durumlarda yaşayacaklarını bilsende başına gelince kabullenmek zor oluyormuş..Duştan çıktı,annesine durumu anlattı ve annesinden kızına durumu anlatmasını rica ettikten sonra ürkek,tedirgin ve korkak adımlarla kuaföre gitti.Kafasının içinde kendi kendine konuşurken saçlarının üç numara kesilişini izledi.Çünkü durumunu önce kendi kabullenmeliydi,sindirmeliydi yanlız bu okadar kolay olmayacaktı.Ama o zaten hastalığını öğrendikten sonra kendince bir yol bulmuştu,bulduğu yol ise hastalığı ile dalga geçmekti ve yine öyle yaptı...
     Saçlarını kestirdikten sonra onu en çok duygulandıran vede şaşırtan  şey kızının bu durumu normal karşılaması hatta onun başını okşayıp güzel olmuş demesi oldu. İlk zamanlar bu halini ailesi dışında kimsenin görmesini istemedi.Buyüzdende dışarda sürekli şapka takıyor,  kimseyle görüşmüyordu gerçi hastalığından vede görmekte olduğu  tedaviden dolayı pek yadırganmamıştı taaki birgün en samimi komşusu Belgin ile konuşana kadar.Belgin ona ''biz seni her halinle seviyor yanımızda görmek istiyoruz,yanında olmak istiyoruz'' demişti ve o günden sonra kendini iyi hissettiği zamanlarda komşularıyla,arkadaşlarıyla,dostlarıyla görüşmeye başladı hatta zamanla dışardada şapkasız dolaştı.
          Zaman sadece biraz zaman.Çünkü zamanla insan herşeye alışıyor,herdurumu kabulleniyor...